Mevlânâ’nın eserlerinde geçen ney, aslında “insan-ı kâmil”i temsil etmektedir. Sazlıktaki bir kamışın ney hâline gelene kadar geçirdiği devreler, insanın olgunlaşmasını, yani “nefsi tezkiye ve kalbi tasfiye” basamaklarını ifâde eder.
Ney başlangıçta kamış olarak bulunduğu sazlıktan ayrılmış ve bu
ayrılık, onun nasıl acı acı feryadına sebep olmuşsa; ruhlar âleminden
gelip balçıktan yaratılmış bedene, yani ten kafesine giren “kâmil insan”da
da o rûhânî âleme hasret başlamıştır. Bu hasreti; riyâzât, murâkabe,
tefekkür, ilâhî aşk ve çilelerle yoğrulan insan olgunlaşır, seviye
bulur; nihâyet “kâmil” hâle gelir.
Sazlık içindeki kamışlar arasından çıkarılan ney, usta bir el
tarafından usûlüne uygun şekilde kesilir. İçi boşaltılıp, kurutulur.
Daha sonra, ateşle delinerek baş ve son kısmına demir boğumlar
yerleştirilir. Bir müddet bu hâlde bekletildikten sonra ney; neyzenin
nefesinden üflenen nefha ile dinleyenlerin kalbî seviyelerine göre2 güzel sesler, hayret ve hikmetler yaymaya başlar.3
İnsan da kemâl yolunda hep bu safhalardan geçer. İnsan-ı kâmiller,
diğer insanlar arasından belli kıstaslarla seçilirler. Nitekim
peygamberlerin en büyük özelliklerinden birisi onların «seçilmiş»
olmalarıdır. Daha sonra, çeşitli terbiye usûlleriyle onun içi fânî
dünyevî bağ ve endişelerden boşaltılır. Seyr ü sülûk yolunun sabrı
gerektiren meşakkat, ibtilâ ve imtihanlarıyla karşılaşır ve “vahy”in
izini takip etme netîcesinde olgunlaşır. Sonunda Allâh’ın sanat, hikmet
ve kudretinin tecellî ettiği bir vâsıta hâline gelir. İnsanlar ondan
sâdır olan derûnî hikmetlere râm olur ve vuslat yolunda mesâfe almaya
başlarlar.
İnsanlarla ortak kaderi paylaşan ney’in ortaya çıkışı ve onlar
tarafından keşfedilişi hakkında, Mevlevî kaynaklarda şu temsîlî hikâye
nakledilir:
Peygamber Efendimiz, Allâh’ın kendisine ihsan ettiği esrar ve hikmet
denizinden bir damlasını, ilmin kapısı Hazret-i Ali’ye de emânet eder
ve:
“–Bu sırları sakın ifşâ etme!” diye sıkı sıkı tenbihler.
Hazret-i Ali, kendisine tevdî edilen bu emânete tahammül edemez,
altında iki büklüm olur. Sahralara düşer. Derûnunda sakladığı esrarı bir
kör kuyuya döker. Vaktolur kuyu suyla dolup taşar. Kuyudan taşan bu
sular, çevresini zamanla bir sazlık hâline çevirir ve burada kamışlar
biter. Bu sazlığın rüzgarda hoş nağmeler çıkardığını farkeden bir çoban,
bunlardan bir tanesini keser ve ondan “ney” yapar. Fakat ney’den çıkan
bu ses, o kadar içli ve yanıktır ki, herkes bu sesin derin, duygulu ve
yakıcı nağmelerine meftûn olur. Onunla ağlar, onunla gülmeye başlar.
Çobanın ünü kısa zamanda yayılır ve Arap kabileleri bu çobanı dinlemek
için etrafında toplanmaya başlarlar. (Ahmed Eflâkî, Âriflerin
Menkıbeleri, II, 440)
İşte Mevlânâ’nın Mesnevî’si, kulaklardaki bu hoş nağmelerin ve taşıdığı esrarın yazıya dökülmüş şeklidir. Bu yüzden Mesnevî’yi okuyanlar, mânâlar içinde derinleştikçe pek çok esrar ve hikmet ihtiva ettiğini ifâde etmek mecbûriyetinde kalmışlardır.4
Engin bir deryâyı sadece bir damlada seyredebilen Hazret-i Mevlânâ, her
biri bir damla mâhiyetindeki bu beyitlerde bizlere vüs’atımıza göre
âdeta birer deryâ, hattâ okyanus sergilemektedir. Bu kadar derin mânâlar
ve hikmetler ihtivâ ettiği hâlde Mevlânâ sırrını arzu ettiği ihâtada
ortaya dökememenin feryadı içindedir. Bu istikâmette Mesnevî’nin ilk muhatabını düşünerek bir keresinde:
“–Ben, bu Mesnevî’yi Hüsâmeddin’e göre yazdım!” demişler; bir keresinde de:
“–Ben, Mesnevî’yi hülâsâ olarak yazdırdım. Eğer esrar ve
hikmetleri biraz daha şerh edecek olsaydım, onu kırk merkep zor
taşırdı.” buyurarak Allâh’ın ilim ve hikmet denizinin nihâyetsizliğine işaret etmişlerdir.
Mevlânâ âşığı bir mütefekkir, ondaki derûnî hâllerin idrâkinde
insanların ekserisinin acziyet içinde olduğunu ifâde sadedinde şöyle
der:
“–Biz, Mevlânâ Celâleddîn’in vecdinin feryatlarını dinledik. Daldığı
huzur denizinin derinliklerini görmemize imkân yok. Denizin tâ dibinden
sıyrılıp, suyun yüzüne ne vurdu ise onu görüyoruz. Biz Hazret-i
Mevlânâ’nın aşkını değil, sadece aşkının dile gelen feryatlarını elde
ettik. Peltek dilimizle anlatmaya çalıştığımız, bütün bundan ibâret.
Huzur denizine yalnız o daldı. Bize vecdinin fırtınasından çıkan sesler
kaldı. Heyhât! Onu Mevlânâ zannediyoruz.”5
abihayatkatreleri.darulerkam.altinoluk
Gel!.. Ne olursan ol, yine gel... İster kâfir ol, ister ateşe tap, ister puta... İster yüz kere tevbe etmiş ol, ister yüz kere bozmuş ol tevbeni... Bizim kapımız umutsuzluk kapısı değil, nasılsan öyle gel. Hz. Mevlâna Muhammed Celâl-ed-Dīn Rûmî (k.s.)
11 Aralık 2013 Çarşamba
MEVLANA SÖZLERİ
Dildeşinden ayrı düşen yüz türlü nağmesi bile olsa, dilsizdir. Gül solup da mevsim geçince bülbülden nağme duyamazsın.
* Kimin aşka eğilimi yoksa, kanatsız kuş gibidir.
*
Rahmet kapıları dilencilere hırslarından dolayı kapandı.Zekât
verilmeyince yağmur bulutu gelmez, zina artınca bulaşıcı hastalıklar
artar. İçine gam ve kasvetten ne gelirse korkusuzluk ve küstahlığından
gelir.
* Her odunun kokusu dumanından çıkar.İnleme, hastalığın çeşidini ele verir.
*
Aşk, Allah sırlarının usturlabıdır.(Usturlab: Güneşin yüksekliğini
ölçen alet) Dilin tefsiri pek aydınlatıcıdır. Fakat dile düşmeyen aşk,
daha nurludur.
* Vakit keskin bir kılıçtır. Sufi, vakit oğludur. Yarın demez, anı değerlendirir.
* Sırların gönülde kalırsa, muradın çabuk gerçekleşir. Tohum toprağa gizlenirse yeşerir.
* Zahiri güzelliği ait olan aşklar aşk değildir. Onlar sonuçta utanç olurlar.
* Cihan dağdır, yaptıklarımız ses. Başına gelenler o sesin yankısıdır.
*
Bu sıkıntılar çileler ocağın posayı gümüşten ayırması içindir. İyi ve
kötünün imtihanı altının kaynatılıp, tortunun üste çıkmasıdır.
*
Dünya hissi cihanın, din hissi göklerin merdivenidir. Dünya hissinin
sağlığını hekimden,din hissinin sağlığını Muhammed’den iste. Dünya
hissinin sağlığı vücut sağlığıdır. Din hissinin sağlığı arzuları
öldürmektir.
* İnsan tarafgirlik, hiddet ve şehvetten şaşı olur. Hiddet ve şehvet ruhu Hak’tan ayırır. Garez gelince, hüner örtülür.
* Fare nin şerrini def etmeden ambara buğday koyma.
* Kalp huzuru olmadan namaz tamam olmaz.
* Beden haset evidir.
* Bu âlem canların hapishanesidir.
* Nakış ve suret manâyı görmeyi engeldir.
*
Akıl ve zekâ kemâle ermekle Allah’a varılmaz.Yöneticiler hediye ve
ihsanını çok bilmişlere değil, önlerinde acizlenenlere verirler.
* Manâ yüzünden yükselmek, temiz ruhlara nasiptir.
* Kimde dert varsa o koku almış, dermana ermiştir. Kim daha çok uyanıksa, derdi daha fazladır.
* Parçaların yüzü bütüne dönüktür. Bülbülün aşkı da güle.
* Putların anası nefistir.
* Ahad ve Ahmed’e yapış ki, beden Ebu Cehilinden kurtul.
*
Allah bir kimsenin perdesini yırtmak isterse o kişiyi temiz insanları
ayıplamaya sevk eder. Ayıbını örtmek dilerse o kimse ayıplı kimseler
hakkında konuşamaz hale gelir. Yardım etmek isterse, ona dua ve yakarış
kapısını açar.
* Her ağlamanın sonu gülmektir.
* Akarsu nerdeyse orası yeşerir. Gözyaşı varsa rahmet gelecektir.
*
Gam görünce istiğfar et. Çünkü gam Yaratıcı’nın emri ile tesir eder.
Allah dilerse bizzat gam ve sıkıntı sana neşe bile olabilir.
* Fakirlik korkusu insanları hırs ve emele lokma yapmıştır.
*
Dünya zindan biz mahpususuz; zindanı del kurtul. Ten bir gemi, dünya
denizdir. Dünyayı tenine koyarsan, gemi batar. Ayaklarının altına al ki
yüzüp gidesin.
* Âlem cesettir. İlim can.
* Üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran ve mezhebin.
*
Hikmet arayanlar: Hikmet kaynağı olur.Tahsilden ve sebebe bağlanmaktan
kurtulur.Bilgileri hıfzeden levh, levhi mahfuz olur, akıl ruhtan feyz
alır.
* Heva (arzular) iman kapısının kilididir.
* İçi kötü olanın ayıbını deri örter. İçi iyi olanın aybını gayb âlemi örter.
* Kalemin su, kağıdın rüzgar ise ne yazarsan yaz kıymeti yoktur.
* Manâsız söz; suya yazılan yazıdır.
* Gözün nuru gönül nurudur.
* Kaza gelince bilgi ve tedbir uykuya yatar.
* Allah insana akıbetine göre isim verir.Halk Ömer’i müşrik bilirdi.Ama Allah ezelde onu mümin yazdı. Mümin oldu.
*
Kaza seni gece gibi sarsa da elinden tutacak olan yine odur.Seni emin
kılmak için Allah’ın bela ile korkutmasını da bir çeşit yardım bil.
* Sağlık; zıtların barışıdır.Aralarında savaş varsa bedene ölüm gelir
* Zalimin zulmü karanlık kuyudur.Sonunda içinde boğulur.
* İnsanlardan gördüğün zulümler senin huyundur.Sen kendi huyunu onların aynasında seyredersin.
* Ey gam ateşine dalan! Ateşe azar azar nur serp de nur olsun.
* Dünya; dedikodu, tartışma ve bahis kuyusudur. Bu kuyuya düşersen sağlam çıkamazsın.
* Üstünlükler ve durumların değişmesini Hak’tan bil .
* Birkaç gün su içmeyi bırak. Ağzını ebediyet şarabına daldır ki hakikât içesin.
*
Cehennem bu nefistir.Bizim nefsimiz ateşten parçadır. Parça bütünü
özler. Nefsin hedefi de ait olduğu cehenneme bizi çekmektir.
* Ok gibi doğru olursan, hiçbir yay seni tutamaz. Hakça ol ki, nefis yayından hakikâte fırla.
* İnsan, gözden ibarettir. Göz ise dostu gören gözdür.
* Hak’tan korkup takva yolundan tutandan cinler ve insanlar korkarlar.
* Ekmek sofrada cansızdır. Vücuda girince neşeli ruh olur.
* Allah’ın yaratması bizim işlerimizi meydana getirir. Bizim işlerimiz Allah işlerinin eseridir.
*
Allah Adem’e “Senin suçunu da ben takdir ettim.Ama sen suçun tamamını
üstüne alıp tevbe ettin.Niye , Rabb’im bunu sen yaptırdın demedin “
dedi.Adem “korktum, edep dışına çıkamazdım“ dedi.Allah ”işte o edebin
sebebi ile biz seni koruduk ve kayırdık” dedi.
* Hürmet eden, hürmet görür.
* Akıl hakim iken Ömer’le Ebulhakem bir idi.Ömer can âlemine geçti Halife oldu.Ebulhakem akıl aleminde kaldı.Ebucehil oldu.
* Kuran’ın hükümlerini tutar,kıssalarından hisse alırsan can kuşuna ten kafesi dar gelir.
* Halk arasında meşhur olmak, sırlara ermeye engeldir.Şöhretten kurtulmaya bak.
* Dostların sevgiliyi anması sevgiliye ne mutludur.
* Allah’ım kahrına da, lütfuna da hakkı ile âşıkız.
* Dil çakmaktaşı ve demiri gibidir.Dilden çıkan ateş olur.
*
Şeker gibi söz söylemek istersen helva yemeği bırak, sabret.Firaset
sahiplerinin hırsı sabra, çocukların hırsı helvayadır.Sabreden arşa
çıkar, helva yiyen yerde kalır.
* Kâmil insan toprak tutsa altın olur, eksik insan altın tutsa toprak olur.
* Söze kulaktan gir.(Önce dinle)
* Adem Allah’ın azabından ağlamakla kurtuldu.
*
Helal lokma, nuru ve olgunluğu arttırır.İlim, hikmet, aşk, incelik
helal lokmadan doğar.Lokma tohumdur; mahsulü fikir.Lokma denizdir;
incisi fikir.
* Ağızdan bir kere çıkan söz; yaydan çıkan ok gibidir.
* Canını yak ki, tenin aydınlansın.
* Padişahlar önlerinde eğilene ikram ederler. Çok bilenlere değil.
* Kim seviyorsa, bil ki seviliyordur.
* Susuzlar suyu arar, su da susuzları.
* Hakk’a dalan doymaz, daha çok dalmak ister.
* Âşıkların hayatı ölümdür.Gönül , gönül verilerek alınır.
* Ucuz kazanan, ucuz verir.İnci çocuğun eline geçerse onu bir somun ekmeğe satar.
* İki deniz olan gözlerin incilerle dolsun istersen, gam toprağından gözüne sürme çek de ağla.
* Dünyanın lütfu ve yaltaklanması hoş bir lokmadır. Ama az ye. Çünkü o lokma ateştendir.
* Kınanmak; kaynatılmış ilaç gibidir.
* Nefis övüldükçe firavunlaşır. Alçakgönüllü ol, büyüklenme.
* Yusuf gibi güzel olamadıysan bari Yakup gibi ağlamayı öğren.
* Niyaz ve yoksullukta ölü gibi ol.
*
Nebi; “bahar yelinden yararlanın,güz yelinden sakının” dedi. Güz; nefis
ve hevadır. Bahar akıl ve ruh. Güz şeytanı fısıldar. Bahar ise Evliya
sözüdür.
*
Bu âlemin direği gaflettir. Akıllılık ve uyanıklık öbür
âlemdendir.Bunlar sana galip gelirse bu âlem gözünde alçalır. Akıllılık
güneş, hırs buzdur. Akıllılık su, dünya kirdir.
* Allah kimi kendine davet ederse, o kişi dünya işlerinden vazgeçmeye başlar.
* Geçmişe üzülmek, gelecekten tedirgin olmak, Allah’la arandaki perdedir. O perdeyi ateşe at ki ardından Allah görünsün.
* Aşığın vergisi, can vermektir.Hak uğruna ekmek verene ekmek verilir. Can verene can katılır.
* Sel ister bulanık olsun, ister saf olsun madem ki geçicidir, onu konuşarak vakit öldürme.Dünya malı sele benzer.
* Bütün yaratılanlar Allah’ın ailesidir.Allah da ne güzel aile reisi!.
* Mal ve para külah gibidir.Külaha keller sığınır.
* Yoksullar mal ve mülkün ötesinde Allah’tan pek büyük rızık alırlar. İnsanlar onları anlamaz, sözlere değer vermez.
* Peygamber” fakirlik övüncümdür” dedi.
* Yoksulluğa sabret, gam ve kederi bırak artık.Yüce Allah’ın ululuğu yoksulluktur.
* Aşağılık kişi yücelerin düşmanıdır.
* Benim sözlerim can memesinde süttür.Emen olmadıkça güzelce gelmez.Dinleyen susuz ve arayıcı olursa vaiz ölü de olsa söz söyler.
*
Allah kadını erkeğe yoldaş yarattı.Adem nasıl olur da Havva’ dan ayrı
kalır.Görünüşte su, ateşten üstündür.Görünüşte erkek kadına üstündür.Ama
gerçekte su, ateşe konunca fokur fokur kaynar.Gerçekte erkekler
mağluptur.Mağlupluk muhabbet vesilesi olacaksa ne mutlu mağluplara!.
* Sevgi ve merhamet, insanlık; hiddet ve şehvet, hayvanlıktır.
* Kadın Hak nurudur.Sevgili değil.Kadın sanki yaratıcıdır.Yaratılmış değil.
* Barış dalgaları gönül kirlerini giderir.Sevgi acıları tatlıya çeker.Sevgilerin aslı hak yola gitmektir.
* Sıradan otlar, bir ayda yetişir.Gül yetiştirmek istersen bir yıl bekleyeceksin.
* Su korukta ekşidir, üzümde tatlı olur, şarapta haram olur, sirkede helal olur.
* Görünüşteki iyilikler, gizli sevgilerin alemetidir.
* Akrabalık sevgiyi bildirir
* Sevgi, insanı kör ve sağır eder.
* Gözlerini heva ve hevesten yum.
* Yoksulluk aynadır. Yoksula olan tavrına göre kendini gör. Cimri misin cömert misin anlarsın.
* Herkes Hakk’ı işitemez. Her kuş bütün inciri yutamaz.
* İstetmeden vermeye bak.
* Yöneticilerin huyu halka tesir eder. Gökyüzü yeşil ise, yer yeşerir. Gökyüzü kara ise yere yıldırımlar yağar.
* Deniz ; ölüyü üstünde taşır, diriyi boğmak ister.Nefis sıfatlarını öldür ki hakikât sırlarını denizi seni üstünde taşısın.
* Manâ kapısını tıklatırsan, açarlar.Fikir ve mantık kanadını terk et ki, sırların şahini olasın.
* Görüntü ibadete engeldir.Görüntüyü bırak manâya bak.
*
Gam ve kederin anahtarı sabırdır. Endişe etmekten sakın, sakin ol.
İlacın başı perhizdir. Düşünce ve mantık perhizi yap ki, can kuvvetini
göresin.Kaşınmak uyuza ilaç olmaz,sadece kaşıntıyı artırır.
* Süslenen kişi, kendini göstermek ister. Ahirete dünyadan ibadet süsü sürmemişsen kendini Allah’a nasıl göstereceksin!.
* Çiçek dökülünce meyva çıkar.Ten harap olunca can görünür
* Heva ve hevesle az dost ol.
* Aslanlığına güvenme. Ümit gölgesine sığın
* Dünya malı Allah’ın tebessümüdür. Ona bak ama, sarhoş olacak kadar değil.
* Hayallerimiz geniş, dünya dardır.Hayale fazla dalma, sıkıntın artar.
* Akıllı kişi sıkıntı çekerken, harap olanlardan ders alır.
* Aslana ancak akılsızlar yiğitlik taslar.
* Görüntüden geçip gönlünü arıtan, gayb sırlarına ayna olur.
*
Başına gelen eziyetler artıyor değil mi? Buğdayı başak olsun diye
toprağa attılar.Değirmende un olsun diye ezdiler.Ekmek oldu.Dişleri ile
ezdiler.Ezil ki can olasın.Can veresin.
* Varlık yoklukta görülür. Zenginin cömertliği yoksul varsa anlaşılır.
* Noksanını gören, Allah’a kanatlanır.Kendini olgun sanan yerde kalır.
* Kasırga, ağaçları yerinden söker.Ama alçak otlara şifadır.Gönül, sende Allah’a karşı ot gibi mütevazı ol da rahmete eresin.
* Faziletin mihrabı şüpheli işten kaçınmak ve dünya sevgisini azaltmaktır.
*
Heveslerinden kurtulan kişi buluğa ermiştir.Milletin çoğu ise halen
çocuktur.Vehim, fikir, duygu, çocukların tahtadan atıdır.Sen ilim atına
bin.İlim, gönül ehline küheylan olur, beden ehline yük olur.
* Kendini kendinden arıt ki, içindeki pak seni göresin.
* Vücut ana gibi ruha gebedir.Ölüm ruhun doğumudur.
* Zindandan kurtulmak istersen sevgiliye baş eğ.(Secde yap)
* Ümit ve korku perdesini yırtarsan gayb alemi bütün ihtişamı ile karşına çıkar.
* Sözden el çek ki, Allah sende Ledün ilmini meydana çıkarsın.
* İyilikte ve kötülükte her insanın kendisine benzer melekten bir arkadaşı vardır.
*
Ateşten yaratılanlar, topraktan yaratılana düşmandır. Ateş suya , su
ateşe düşmandır. Ateş heva, su ise dindir. Din ehlini, kin ehlinden
ayır. Hak’la oturanı ara bul da onunla otur.
*
Olayları yorumlama.Kendini yorumla.Kendine kötü de, ama gülbahçesine
kötü deme. Hilm (yumuşaklık) kılıcı düşmanları yener. İlim suyu toprağı
yeşertir.
* Allah’a kul ol, tene memur olma.
* Hışım, şehvet ve hırs rüzgârı namaz ehli olmayanları siler süpürür.
* Arzulara kul olan, Allah katında köleden beterdir.
*
Bazı suçlar ve günahlar rahmet ve kurtuluş sebebidir. Ömer Peygamber’i
öldürmeye geldi.İman etti. Âdem yasak meyve yedi. Kulluk ve dünya hayatı
başladı.
* Bazı öldürmeler hayat verir. Bahçıvan ağaçları budamasa dallar gelişir mi?Terzi kumaşı parça parça etmese elbise çıkar mı?
* Yürü, kork ve kötüleri az kına. Allah takdirinin tuzağına karşı aczini bil.
* Hangi renk camdan bakarsan güneşi o rengte görürsün. Camı kır ki nur görünsün.
*
Allah seni bezedi, nakşetti. Nakşı kıramazsan ruhu göremezsin. Allah’ın
nakşını yine Allah’ın eliyle kır. Sevgilinin camına onun bahçesinden
taş at.
* Amaca sabırla varılır. Acele ile değil.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)